Alaattin Dolu tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz aylarda Küre Yayınlarından çıkan "Osmanlı Kudüs’ü Kent Kimliği, Nüfuz ve Meşruiyet (1703-1789)" kitabı hakkında ORDAF'ın sitesinde 15 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan Elif Günal'ın yazısını alıntılıyoruz.
Alaattin Dolu tarafından kaleme alınan bu eser 18.yüzyılda Osmanlı Kudüs’ünün kent kimliğini ele alarak siyasi, ekonomi ve hukuk ekseninde incelemektedir. Doktora tezi olarak hazırladığı çalışmayı 2020 yılında kitaba dönüştüren yazar, en önemli araştırma safhasını Kudüs şer’iyye sicillerinin bulunduğu Filistin’de yaptı. Bu açıdan ayrıca öneme sahip olan kitap, kullanılan arşiv kaynaklarının yanı sıra ikincil kaynakların da harmanlanmasıyla Kudüs konusunda en kapsamlı araştırmalardan birisi olma özelliğini taşıyor.
Bu çalışma, özellikle 18. yüzyılda Osmanlıların Kudüs’teki siyasetinin nasıl şekillendiğini incelemektedir. Bu oluşumdaki araçları, bunların etki ve sonuçları da değişik açılardan ele alınmıştır. Ayrıca devleti temsil eden Kudüs mutasarrıf ve idarecilerinin görüşleri ile reayanın şikâyetlerini de detaylı olarak bu eserde görmek mümkündür.
Temelde dört kısımda oluşan eserin ilk kısmında Kudüs’e verilen önemin asıl nedeninin dini kimlik olduğu üzerinde durulmaktadır. Bilindiği gibi Kudüs farklı dini ve etnik gruplardan meydana gelen insanların bir arada bulunduğu bir şehir olmasından dolayı özel bir kimlik taşımaktadır. Sonuç itibarıyla kimliğin inşası sürecine katkı yapan unsur olarak din, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak devletlerin, toplumların, idarecilerin faaliyetlerini de tabii olarak etkilemiştir. Ayrıca kitap Osmanlı Devleti’nin Kudüs’te meşruiyetini sağlamlaştırmak için hac yolunun güvenliğinde etkin olan kurumlara da yer vermektedir. Bunun yanı sıra Kudüs’ün bir vakıf şehri olduğu ve vakıflarda görev alan ailelerin siyasi, sosyal ve ekonomik yapıları da kapsamlı bir şekilde ele alınmaktadır. Özellikle vakıflarda görev alan ailelerin ne şekilde zenginleştikleri arşiv kaynaklarına dayalı olarak ortaya koyulmaktadır. Kitapta son olarak Kudüs’te yaşayan Hristiyan, Yahudi ve Müslüman reayanın şikâyetlerine konu olan meselelerden bahsedilerek bunlara birçok örnek verilmektedir.
Alaattin Dolu, Kudüs şehir tarihine dair vakfiyelerden, arşiv kaynakları ve yazma eserlerden yararlanarak değerli bilgiler vermektedir. Bunu yaparken arşiv kaynaklarıyla yetinmeyen yazar, dünyanın çeşitli yerlerinden Kudüs’e gelen seyyah ve hacıların kaleme aldıkları eserlerden de faydalanmıştır. Araştırmanın özellikle son bölümünde Şam-ı Şerif Ahkâm Defterlerinden 1742- 1793 yılları arasındaki ilk dört defter incelemiştir. Yazar, kitabın giriş kısmında faydalandığı kaynakların bilgisini vermiş ayrıca hemen her satırda ilgili kaynaklara atıfta bulunmuştur. Böylece okuyucu için yazarın aktardığı bilginin kaynağına doğrudan ulaşabilmesi sağlanmıştır.
Kudüs’teki nüfusu yazar, grafikle göstererek aktarmaktadır. Bu grafikte Kudüs kazasında Gayrimüslimlerin yaşadığı yıllar, servetlerin unvanlara, cinsiyetlere, seyyidlere göre dağılımı ayrı ayrı gösterilmiştir. Kudüs’ün genel görünümü resimle, 1742-1793 yılları arasındaki şikâyet konuları da yine grafikle okuyucuya sunulmuştur.
Yazar, “Şehrin ne olduğu” sorusundan hareketle Kudüs’ün kimliğini oluşturan önemli unsurları tanımlayarak yönetimin merkezle yerel güçler arasındaki ilişkiyi de vurguladığını ifade etmektedir. Osmanlı Devleti’nin bu bölgedeki meşruiyetini sağlamak için vakfiyelere önem verdiği yazarın üzerinde durduğu hususlardan birisidir. Kitaptaki bililerden hareketle vakfiyeler sayesinde devletin iktidarını sağlamlaştırdığı, şehir hayatını düzenleyen ulema da nüfuz ve etkilerini arttırdığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Dolayısıyla da ulema ile merkez arasındaki ilişkinin pamuk ipliğine bağlı olduğu görülmektedir.
Alaattin Dolu’nun ulaştığı bilgilere göre, Kudüs’te zengin olmanın yolları ticaret yapmak, gayrimenkul yatırımı yapmak, seyyid veya ulemadan olmaktan geçiyordu. Ulemanın en önemli gelir kaynağı ise kamu vakıflarıdır. Kamu vakıflarından kazandıklarını da ailelerine ve çevrelerine yatırmışlardı. Vakıfların iktisadi gelişimi arttıkça devlet, ulema ve yerel seçkinlerin de çıkarları artmaktaydı. Zira ulema sosyal düzenin sağlanmasını vakıf üzerinden yapıyordu. Devletin gücünü göstermesi ve hissettirmesi için vakıflar köprü vazifesi görmekteydi. Bu yüzden devlet, bölgenin ileri gelenleriyle ilişkisini korumaktan çekinmedi.
Diğer meşruiyet aracı ise Osmanlı ikramı olan surreydi. Her yıl hac mevsiminde gönderilen surrelerin adaletli dağıtılması ve halka ulaştırılması önemli konular arasındaydı. Buna karşılık söz konusu surrelerin satın alınması sonucunda zenginleşen ailelerin de olduğuna dair bilgiler okuyucuyu, bugüne kadar surre alayları hakkında bilinenleri yeniden düşünmeye davet etmektedir.
Kitapta bahsi geçen ve Kudüs’te sık görülen konulardan birisi de şikâyetlerdi. Yazar, sultana arzuhal yoluyla şikâyet edenlerin çoğunlukla askeri kısımlar olduğuna dikkat çekmektedir. Şikâyetler arasında ayrıca vakıf idarecileri tarafından divana taşınan konular ve vergi düzeniyle ilgili olan sorunlar da bulunmaktaydı. Yazar bunlara ilaveten Hristiyan, Yahudi ve Müslümanların kendi aralarındaki sorunları, ekonomik meseleleri ve yerleşim alanlarını tek tek açıklamaktadır.
Kudüs üzerinde son zamanlarda yapılan akademik çalışmaların sevindirici olduğu söylemek gerekir. Nitelikli ve birincil kaynaklara yer verilen kıymetli eserlerin ortaya konulması bugüne kadar birçok açıdan eksik kalan Osmanlı dönemi Kudüs ve Filistin araştırmalarına katkı yapacağına şüphe yoktur. Filistin üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen Alaattin Dolu’nun, doktora çalışmasını kitap formatına dönüştürerek okuyucuya sunması bölge ve dönem incelemelerine son derece önemli bir katkı sunacağı kuşkusuzdur.
Kaynak : https://www.dunyabizim.com/alinti/osmanli-kudusu-kent-kimligi-nufuz-ve-mesruiyet-1703-1789-h40822.html