Bir bilim dalının saygınlığı, beşeri ve sosyal yaşama etkisi ve bu etkilerin sonuçlarına göre belirlenebilir. Bu etkilere baktığımızda, ne kadarının tedavi edici ve ne kadarının yan etki olduğu anlaşılabilir. Nitekim insanı hedefine koymuş tüm çalışmalar, araç ve amaç ikileminden kurtulamadan ilerlemeyi sürdürür. Amaç ve araç yer değiştirdikçe yan etkiler artar ve bu yan etkilerin tolere edilme kabiliyeti de zayıflar. Bilimin dogma haline gelmiş nesnelliğinden uzaklaşmak, bahsettiğimiz ikilemin de baskı hale gelmesi demektir. Her bilim gibi iktisat da, bu ikilemden kurtulamadan sosyal bilimler içerisinde kendine yer açtığından beri, sermayenin kullanışlı aklı olarak günümüze kadar dönüşümünü sürdürmüştür.
Amaç ve araç, elbette iktisadın makro ve mikro ölçütlerine göre faklı kar marjları veya arz talep dengeleri oluşturabilir. Zaten buradaki kavramlarla olan derdimiz de hangi niyete hizmet ettiğidir. Çünkü temelde iktisadın asıl derdi sadece parayı yönetmek değil, paranın ulaştığı veya ulaşmak istediği her şeyi yönetmektir. Nihayetinde her yol insana çıkacağına göre insanla alakalı ne varsa, insan da dâhil olmak üzere her şey iktisadın bir aracı olmak zorundadır. Amaç ise sermaye denilen ejderhayı doyurmak ve ona sürekli olarak hizmet etmektir.
Hayatın çok rahat bir şekilde bir piyasa malzemesi olarak pazarlandığı ve pazar payının yüksek olduğu başka zamanlar oldu mu bilmiyoruz. En azından iktisat tarihçileri böyle bir satış maksimizasyonunun olup olmadığını bize söyleyebilir. Ancak bizim için asıl önemli olan olay, bir iktisat tarihi uzmanının, kendi uzmanlık alanının arka planını edebi ürünlerde aramasıdır ki, bu çok alışıldık bir durum değil, aksine çok sıra dışı bir olaydır ve çok zengin bir müktesebatı zorunlu kılar. Değerli iktisatçı ve ilim adamı Mustafa Özel’in Roman Diliyle İktisat adlı eseri de, hem bu donanımın zenginliğinden hem de bize hakikati söylemeye çalıştığından, ayrı bir önem arz ediyor. Zira bu çalışma sadece iktisadi malumatı getirip önümüze dökme gibi bir dert gütmüyor. İktisadi bilginin temel referanslarını verirken, aynı zamanda bu bilginin ayrıntılarını dünya edebiyatının büyük ustalarının insanlığa hediye ettiği büyük eserleri aracılığıyla veriyor.
Bir toplumun zihinsel ve toplumsal dönüşümünü takip etmek veya öğrenmek isteyen kişinin kullanacağı en önemli yöntem edebi eserlerin incelenmesidir. Çünkü her edebi eser kendi döneminin hem aynası hem de tarihi ve sosyolojik dönüşümün de şahididir. Hele ki iktisadi bir bahis söz konusu olduğunda vazgeçilmez bir kılavuz olarak bu eserler kendini gösterir. Her ne kadar kitabın kendisi de bugün bir kültür endüstrisinin veya bestseller piyasasının tüketim malzemesi haline gelmiş olsa da, kitap bu yolda bu yönüyle bile kılavuzluğunu sürdürmektedir.
Özel’in eserde de dile getirdiği gibi ‘Roman, gerçeklerle dopdolu hakikatsiz hikâye. Din ve büyüden arınıp, Para’nın büyüsüne kapılan bir dünyanın trajik destanı. Hem de kâğıt paranın. Kapitalizmin zirve çağında, romancılarımız iktisat bilmez, iktisatçılarımız roman okumaz. Bu kitap bir köprü: Goethe ile Marx’ı, Zola ile Keynes’i, A.Hamdi Tanpınar ile Weber’i buluşturuyor. Toplumbilim yaşlandı, merhaba romanbilim!’
Kitapta, eserleri farklı bir bakış açısıyla irdelenen romancılar şunlardır:
Goethe, Alphonse Daudet, Sterne, Daniel Defoe, Mark Twain, Vartan Paşa, İbn Tufeyl, Jane Austen, A. Midhat Efendi, Michael Ende, Nathaniel Hawthorne, Halid Ziya, Balzac Yakup Kadri, A.Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Dickens, Peyami Safa, Mahmut Makal, Gogol, Unamuno, Emile Zola, Dostoyevski, Sezai Karakoç, George Eliot, Tolstoy, Mustafa Kutlu.