Küreselleşme kavramı gerek entelektüel düzeyde gerekse sıradan insanın kafasında yer eden bir kavram. Ortada daha çok ekonomi merkezli bir anlama eylemi söz konusu. Batıda küreselleşmenin akademik tanımlamaları üzerine pek çok çalışma yapılmış iken durum henüz Türkiye’de bir netlik kazanabilmiş değil. Türkiye için küreselleşme, “komplo teorileriyle ‘açıklanmakta’, siyasi olduğu kadar ekonomik ve kültürel boyutları da içeren ve özel ve tüzel kişilerden müteşekkil yüz binlerce (belki milyonlarca) aktörün rol oynadığı bu çok karmaşık süreçler bütününün ABD ve genel olarak ‘Batı’nın bir ‘oyun’u olduğuna inanılmaktadır.”
İşin garip taraflarından biri de şu: Küreselleşme karşıtları, argümanlarını yine küresel unsurlar olan facebook ve twitter üzerinden deklare ediyor. Tepkisel yaklaşımın diğer bir cephesi de akademik çevreler. Akademik çevreler de bilim ile ideolojik şartlanma arasında kaldıkları için küreselleşmeye ideolojik yaklaşıyorlar ve anlamak hep arka planda kalıyor.
Küreselleşme-ulus devlet ilişkisi ağırlıklı irdeleniyor
Nurullah Ardıç ve Sevinç Alkan Özcan’ın editörlüğünde yayımlanan Küyerel Dönüşümler (Küre Yay., 2012.) kitabı, Türkçe literatürde farklı bir küreselleşme okumalarını olduğunu ya da olması gerektiğini ortaya koyuyor. Sadece Türkiye değil, dünyanın farklı coğrafyaları üzerine analizlere de yer veren makalelerden oluşan bu derleme, küreselleşmenin “ülke”, “sektör”, “grup” ve “birey” üzerindeki etkilerini irdeliyor. Editörler derlemenin adının “Küyerel” olmasının, küreselleşme sürecinin tek yönlü bir süreç olmadığını ifadelendirmek için tercih edildiğini belirtiyorlar.
Kitapta 9 makale yer almakta. Makalelerden ilki Ahmet Davutoğlu’na ait. Ahmet Davutoğlu, “Küreselleşme ve Birey ve Medeniyet Bilincinin Krizi” başlıklı makalesinde söz konusu sürece karşı bireysel ve siyasal düzeyde geliştirilen üç temel tepki biçimini inceliyor. “Tarihin sonu”, “Medeniyetler çatışması” ve “Yeni dünya düzenleri” söylemleri ile tüketim kültürünü yansıtan “McWorldism” üzerinde de duruyor Davutoğlu.
“Tarihi Küreselleştirmek: Osmanlı ve Ulus Devlet Tartışmaları Bağlamında Türkiye’nin Konumu” makalesinde Kazım Baycar ise, bir yandan küreselleşmenin farklı yaklaşımlarca nasıl incelendiğini tartışıyor, bir yandan da bu okumaya bir de Osmanlı’nın 19. yüzyıl boyunca yaşadığı küreselleşme tecrübesini de ekleyerek bir anlamlandırma eylemi gerçekleştiriyor.
Küreselleşme sürecinin tartışılan konularından olan küreselleşme ve ulus-devlet irtibatını konu edinen “Küreselleşme ve Ulus-Devlet Tartışmaları Bağlamında Türkiye’nin Konumu” başlıklı makalesinde Nurullah Ardıç, hem bu irtibatı konu ediniyor hem de Türkiye’yi bu ilişki bağlamında değerlendiriyor.
Terörizm ve mal/silah/insan/para/uyuşturucu kaçakçılığı da küreselleşmeye dâhil mi?
Küyerel Dönüşümler kitabında yer alan diğer makaleler şu şekilde: Mehmet Fatih Aysan, “Küreselleşme, “Kriz” ve Refah Devleti”; Özge Aktaş, “1960-2000 Küresel Göç Alanı ve Türkiye’nin Göç Alanındaki Yeri”; Ekrem Karakoç ve Yunus Kaya, “Küreselleşme Göçmen Karşıtlığını Artırır mı?”; Sevinç Alkan Özcan, “Küreselleşme ve Milliyetçilik: Eski Sovyet Alanı”; Imtiaz Ahmad, ““Madun Küreselleşme Heyulası”; Bünyamin Atıcı, “Ulusötesi Aktörlerin Küresel Etki Alanı Olarak İnternet”…
Makaleler içinde dikkat çekici olanlardan biri de, İmtiaz Ahmad’in, tersine küreselleşmeyi ifade eden “Madun” heyulası üzerinden terörizm ve mal/silah/insan/para ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan grupları incelemesidir.
Küyerel Dönüşümler derlemesi, 21. yüzyılın anlaşılması için Türkçede farklı bir okumaya ve bakış açışına sahip özgün bir çalışmadır. Bu bakımdan dikkati şayandır.
Ne olduğunu ya da ne olacağını bilmek, insan teki olarak bizlerin sorusu ise iyi bir başlangıç çalışması bu derleme.
Kaynak : http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=11138&q=k%C3%BCyerel