İnternet, hep içinde olduğumuz ama işleyişine, etkisine ve hayatımızda nereye oturduğuna dair pek düşünmediğimiz bir âlem. Ayrıca hakkında Türkçe’de çok az yayın bulunan bir mevzu. Bu günlerde artan yapay zeka gündemi ve tartışmasından sonra, artık bu konunun pek gündeme gelemeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bazı konular eski ama “eski” derken çok değil 10 sene öncesini kastediyoruz
Küre Yayınları’ndan 2016 yılında yayınlanan İnternet Üzerine kitabı hem Türkçede yeni olması hem de internet üzerine az sayıda kitaptan biri olması nedeniyle dikkate değer. Türkçe’de yeni olsa da İnternet Üzerine 2008 sonunda yayınlanmış bir kitap. Bu nedenle kitabın felsefi açıklamalar ve internete dair bilgiler noktasında bugünün gerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin akıllı telefonların yeni yeni ortaya çıktığı bir dönemde internetten bahsediyor. Kitaptaki bazı anlatılar ve yorumları okurken “bir dakika, çok eski değil mi bunlar” diye düşünüyorsunuz. Halbuki en fazla 10 senelik bir maziden bahsediyor. Dolayısıyla kitabı okurken yorumların eski olması, başka türlü anlamanın kolay olmadığı bir bilgi sağlıyor okura.
Bu konu, kitabın içindeki bahislerden bir tanesi aynı zamanda. Çünkü yazar kitabı 2000’lerin başında bir defa yazmış ve ikinci baskı için gözden geçirerek bazı bölümleri yeniden yazmış. Dreyfus, geçen zamanda kendisinin internete dair ümit halinden ümitsizliğe evrildiğini vurguluyor. Dreyfusa göre “interneti daha önceki teknolojik buluşlardan ayıran şeylerin başında, bu teknolojinin insanlar için, dünyanın geri kalanı ile iletişim kurmanın yegane aracı haline gelmesi” (sf. 16) geliyor.
Bedenlerimiz tarafından dikte edilen sınırlardan azade olma fikri
Kitabın hem dikkat çekici hem de bir nebze okuru uzak tutan tarafı ise internetin, bir felsefe profesörü tarafından felsefe literatürü içinde, o tartışma konuları içinde değerlendirilmesi. Bu açıdan kitap hem güncelden bahsederken hem de devamlı klasik filozoflara, Nietzsche’ye, Platon’a veya Kierkegaard gibi filozoflara temas ediyor. Kitabın esas sorularını yazar şurada veciz bir şekilde ortaya koymakta: “Bedenlerimiz olmadan da idare edebilir miyiz? Beden sadece hayvan soyundan türeyişimizin kalıntısı mı? Eztropians’çıların iddia ettiği gibi insan ırkı şu anda artık onu aştığı için özgürlüğümüz üzerinde bir sınırlama mı yoksa Nietzsche’nin iddia ettiği gibi beden, ruhsal ve entelektüel yaşamımızda hayati bir rol mü oynuyor? Eğer Nietzsche haklıysa, internetin en büyük avantajı olarak telakki edilen bedenlerimiz tarafından dikte edilen sınırlardan azade olma fikri, aslında ironik olarak tam da onun aşil topuğudur.” (s.18). Zaten bedenlilik-bedensizlik meselesinin bu kadar merkezi olması Dreyfus’u çokça Second Life isimli oyuna yönlendirmiş. Bu oyun sanıyorum Türkiye’de pek yaygınlaşmadığı için bize biraz yabancı. Ve yine sanıyorum dünyada da, bu kadar büyük karşılık bulmadı. Ama yazarın interneti konumlandırdığı soru işaretleri açısından oldukça uygun bir örnek…
Dreyfus’un kitabı, internet hakkında düşünmek isteyenler için güzel bir zemin sunuyor. Yazarın tartışmalarına katılıp katılmamak, hoşlanıp hoşlanmamak okurun elinde olsa da, konu etrafında oynaşmak, dolanmak ve fikir yürütmek için, internet üzerine güzel bir zemin sağlıyor diyebiliriz.
Mehmet Erken
Kaynak : https://www.dunyabizim.com/kitap/internete-felsefe-uzerinden-bakmak-h29411.html