Araştırmacı Deniz,Türk sinemasında karakterlerin değiştiğine dikkat çekerek, "Yeni Türk sinemasında anneler artık masum değil de patolojik bir vaka olarak karşımıza çıkıyor." dedi.
Fotoğraf: AA/Aişe Hümeyra Bulovalı
İSTANBUL - Aişe Hümeyra Bulovalı
Yazar ve araştırmacı Tuba Deniz, "Yeşilçam'da yıldız oyuncular genelde senelerce aynı rolleri canlandırır. Mesela Hülya Koçyiğit her zaman masum rollerde karşımıza çıkar, Münir Özkul'u vicdan kavramından bağımsız görmeyiz, Erol Taş hep kötüdür, Kadir İnanır ise her zaman kötünün karşısında konumlanır." dedi.
Bilim ve Sanat Vakfı bünyesindeki "Türk Sineması Araştırmaları- (TSA)" bölümünün web içerik koordinatörü olan Deniz, kurucuları arasında yer aldığı "Hayal Perdesi" sinema dergisinin yanı sıra farklı dergi ve gazetelerde kültür sanat, sinema ve fotoğraf üzerine yazılar kaleme alıyor.
Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2014 yılında kurulan TSA'nın veri tabanında Türk sinemasına dair filmlerin, kitapların, sektöre emek vermiş kişilerin yanı sıra süreli yayınlar ve sinemaya dair tezlerin yer aldığını söyledi.
Araştırmacıların ulaşımı için TSA'nın çalışmalarını "www.tsa.org.tr" adresinden yayınladıklarını aktaran Deniz, "Sitemizin güncel ayağından da ben sorumluyum. Türk sineması ile ilgili Osmanlı döneminden günümüze kalan belgeleri, makaleleri latinize ederek, ilk dönem sinemamız, Yeşilçam, son dönem filmler ve oyuncularla ilgili makaleler yazdırarak, sitede yayımlıyoruz." diye konuştu.
"İstanbul Türk sinemasında öne çıkan bir kahraman"
Deniz, TSA kapsamında editörlüğünü üstlendiği "Biraz Mağrur Biraz Mağdur Türk Sinemasında Kahramanlar" başlıklı bir kitap hazırladıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Web sitesi için makale sipariş ettiğimizde sinemamızın öne çıkan kahramanları ile ilgili biyografik yazılar olmasına rağmen bu kahramanları analiz eden, sinemamız içerisindeki konumlarını kendi dönemleri içerisinde irdeleyen yazıların, tezlerin çok yetersiz olduğunu gördük. Başta web sitesinde yayınlamak üzere yazılar sipariş ettik, fakat daha sonra toplanan bu yazıların kitaplaşabileceği fikrinde karar kıldık."
Küre Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşan kitabın içeriğine de değinen Deniz, "Yazılarda istediğimiz, filmler ile toplumsal olanın etkileşime girdiği yüzey üzerinden bir okuma yapılmasıydı. Bu sebeple yazıların bazılarında psikolojik, bazılarında sosyolojik ya da felsefi referanslar öne çıktı." dedi.
Tuba Deniz, eserde Türk sinemasında kahraman olmuş karakterler üzerine 13 makalenin yer aldığını aktararak, şu bilgileri verdi:
"Yazıları talep ederken konulara iki yönlü yaklaştık. Uzun yıllar yıldız sisteminin hakim olduğu sinemamızda öne çıkan sanatçılar Hulusi Kentmen, Kadir İnanır, Müjde Ar, Hülya Koçyiğit, Kemal Sunal gibi isimlerin hangi açıdan halk tarafından teveccüh gördüğü, onlara düşen rollerin zamanla nasıl bir değişime uğradığı, içinde bulundukları politik, ekonomik, kültürel bağlam çerçevesinde ele alındı. Diğer yazılarda ise sinemamızdaki aydın karakteri, anne, baba temsili, hasta erkek temsili, kahraman miti, Kürt temsilini odağına alan yazılar yazıldı. Türk sinemasında çok fazla örneği olan güzelleşen çirkin kızlar da bir yazıda ele alındı. Ayrıca İstanbul'u da Türk sinemasında öne çıkan bir kahraman olarak düşündük ve İstanbul'a düşen anlamın sinemamızda nasıl dönüştüğünü ele alan bir yazıya da yer verdik."
"80'li yıllarda ciddi kırılma yaşandı"
Kitaptaki ele alınan karakterlerin ve kavramların film örnekleri üzerinden analiz edilerek kaleme alındığına dikkati çeken Deniz, Türk sinemasının özellikle Yeşilçam döneminde belirli ezberler üzerinden ilerlediği değerlendirmesinde bulundu.
Deniz, Yeşilçam döneminde hangi oyuncunun nasıl bir karakteri canlandıracağı konusunda izleyicinin tahmin etmesinin zor olmadığına işaret ederek, "Bir polis karakteri her zaman adaleti temsil eder, yoksullar hep iyidir, zenginler kötü, anneler her zaman kutsaldır, babalar muktedir. Benzer bir şekilde yıldız oyuncular da genelde senelerce aynı rolleri canlandırır. Mesela Hülya Koçyiğit her zaman masum rollerde karşımıza çıkar, Münir Özkul'u vicdan kavramından bağımsız görmeyiz, Erol Taş hep kötüdür, Kadir İnanır ise her zaman kötünün karşısında konumlanır." ifadelerini kullandı.
Yeşilçam dönemindeki karakter ezberlerinin 1980'li yıllardan sonra ciddi bir kırılmaya uğradığının altını çizen Tuba Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sinemamız uzun bir duraklama sürecinden sonra 1990'lı yılların başından itibaren tekrar hareketleniyor. Fakat bu defa roller değişiyor. Mesela yeni Türk sinemasında anneler artık masum değil de patolojik bir vaka olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul'a yapılan güzellemeler yerini klostrofobik mekanlara bırakıyor ve şehir adeta hapishane gibi resmediliyor, babaların otoritesi artık gücünü yitiriyor."
"Amacımız değişimin izini sürmekti"
Deniz, 1990'lardan sonra Türk sinemasında kötücül bir bakış açısının hakim olduğunu vurgulayarak, "Özellikle sanat sinemasında kenarda kalmış, yenik karakterler daha çok kasvetli mekanlarda ve içinden çıkamadıkları bir kısır döngü içerisinde perdeye yansıyor. Bunda şüphesiz politik çalkantılar, darbeler, hızlı şehirleşme, çağımızın baskın ruhu nihilizm gibi birçok faktör etkili. Bizim de amacımız kitapta bu dönüşümlerin izini sürmek ve nedenlerini sorgulamaktı." şeklinde konuştu.
Kitapta Tuba Deniz'in "Kutsallık ile Murdarlık Arasında: Türk Sinemasında Değişen Anne Temsilleri" başlıklı makalesinin yanı sıra Yusuf Civelek, Mesut Bostan, Metin Demir, Barış Saydam, Hilal Turan, Havva Yılmaz, Koray Sevindi, Nuray Hilal Tuğan, Nur Şeyda Koç, Hüseyin Etil, Yasin Aydınlık ve Ayşe Adlı'nın yazısı yer alıyor.
Kaynak : https://aa.com.tr/tr/kultur-sanat/turk-sinemasinin-kahramanlari-degisti/1102434