Yakın zamana kadar Türkiye'de kendine özgü bir düşünce geleneği olarak felsefe yapmanın mümkün olmadığına dair görüş oldukça yaygındı. Bu görüş, özellikle Türkçenin bir felsefe dili olmasını sağlayacak dil zenginliğini taşımadığı yargısına dayanıyordu. Ayrıca Türkiye'de düşüncenin uzun süre dinin etkisinde kalması nedeniyle şüphe, eleştiri, akıl gibi felsefi ilkelerin geliştirilemediği ve bir felsefe geleneği oluşturulamadığı düşünülüyordu. Bilimsel düşünce ile felsefe arasında zorunlu bir ilişki kuran bu aydınlanmacı ve pozitivist görüşe göre Türkiye'de felsefe yapmak ancak Batı’dan bir tercüme ve nakil faaliyeti olarak mümkündü. Bu da dilin yetersizliği nedeniyle sınırlı bir faaliyetti.
Kaynak : http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action?sectionId=5&newsId=6450